VÜCUDUMUZUN SESİ VE GÖRÜNTÜSÜ : BIOFEEDBACK (BİYOLOJİK GERİ BİLDİRİM) VE MENTAL GELİŞİM
En basit ifade ile biofeedback, vücutta gerçekleşen bir eylemin kişi tarafından algılanabilir ses ya da görüntüye dönüştürmesi için kullanılan bir zihin-beden tekniğidir (1). Bireyin istemsiz olarak gerçekleşen fizyolojik süreçleri hakkında farkındalığını artırarak tepkilerinin nasıl değiştirebileceğini öğrenmesini sağlayan biofeedback tekniği kişinin kendi vücudunu tanıması için önemli bir yöntemdir. Bilgisayar monitörü gibi bir ekran kullanılarak hastalar tıpkı bir aynaya bakmak gibi pozisyonlarını, ifadelerini vb. görmesine ve değiştirmesine izin vermesinin yanı sıra akademik, atletik ve kurumsal performansı, sağlığı ve zindeliği iyileştirmek için de kullanılır. Örneğin, bir cerrah için ameliyat sırasında yapması gereken uygulamalar bu yöntem ile zihinsel ve bedensel olarak tekrarlanarak gelişim sağlanabilir. Kişiler, zamanla önlerinde geri bildirim ekranları olmadan kendi kendini düzenlemeyi öğrenebilirler. Böylelikle başarılı seansların sonunda kişinin kullandığı ilaç sayısında da azalma sağlanması polifarmasi (çok sayıda ilaç kullanımı) nedeniyle oluşabilecek yan etkilerden korunma konusunda fayda sağlayabilir. Ancak herhangi bir ilacın onu reçetelendiren doktorun bilgisi olmadan bırakılmaması gerektiği unutulmamalıdır. Fizik tedaviye çok benzer şekilde biofeedback eğitimi de hastaların aktif katılımını ve genellikle eğitim seansları arasında düzenli uygulamayı gerektirir. Bu aşamada onları yönlendiren rehber görevi gören eğitimli bir uygulayıcı mutlaka yanlarında bulunmalıdır.
Güvenli ve yan etki oluşturmayan teknikler olarak kabul edilmesi nedeniyle uygulanmasını gerektirmeyecek herhangi bir sebep olmadan her yaş grubuna yapılabilecek bir uygulamadır.
Genellikle çeşitli kronik hastalıkların seyri esnasında bazı kasların kontrolünü kaybeden kişilerde uygulansa da biofeedback; astım, üriner inkontinans (idrar tutamama), fekal inkontinans (dışkı tutamama), konstipasyon (kabızlık), bağırsak sendromu, kemoterapinin bazı yan etkileri, yüksek kan basıncı (hipertansiyon), Raynaud Fenomeni, uzun süredir devam eden sırt ağrısı, pelvik ağrı ya da diğer sendromların yer aldığı kronik ağrı durumları, kronik yorgunluk, fibromiyalji, stres, tinnitus (kulak çınlaması), migren tipi baş ağrısı, epilepsi, depresyon ve anksiyete (kaygı bozukluğu) gibi birçok fiziksel-bilişsel kaynaklı rahatsızlığın kontrolünde katkı sağlayabilir.
İnme sonrasında meydana gelen motor güçsüzlük, ortopedi ameliyatları sonrası ve çeşitli nöromusküler hastalıklar, fiziksel terapi planlaması içerisinde biofeedback yöntemlerinin kullanıldığı sorunlara örnek olarak verilebilir. Uygulanan tedavinin yetersiz kaldığı hatta hiç yanıt vermediği, ilacı tolere edemeyen veya farmakolojik tedavinin kontrendike olduğu kişiler biofeedback eğitimine sevk edilebilir.
Kas aktivitesinin derecesinin belirlenmesi için en sık olarak EMG (elektromyografi) kullanılsa da; kalp hızı, ritmi, solunum sayısı ve derinliği ve elektrodermografi (derideki elektriksel aktivite) ölçülen diğer parametreleri oluşturur. Elektrodermagrafi (EDG) ise deride bulunan ter bezlerinin elektrik aktivitesinin ölçülmesini sağlar.
EEG (elektroensefalografi) olarak da bilinen ‘’Neurofeedback’’ insanları kazanmaları için eğitmeyi amaçlayan biofeedback sistemi içinde özel bir alandır. Bu yöntemde beyin aktivitesinin tespiti, saçlı deri üzerine yerleştirilen sensörler vasıtası ile gerçekleştirilir. Potansiyel olarak psikiyatrik bozukluklar için invazif olmayan, etkili psikofizyolojik müdahaleler sağlanırken uzun süreli stres durumuna bağlı olarak kan basıncı, vücut sıcaklığı, bilişsel işlevlerde meydana gelen negatif değişiklikler ve bu değişikliklerin strese bağlı olarak nasıl ortaya çıktığını farkına varan kişide, strese olan yanıtın etkinliğinin artırılmasıyla gevşeme ve fizyolojik reaktivite tetiklenerek meydana gelen olumsuz değişikliklerin kontrolü sağlanabilmektedir.
Tıbbi durumlarının önemli bir bileşeni olarak stres yaşayan bireyler, psikoterapi ile birlikte biofeedback eğitimine yönlendirilebilirken yaygın olarak DEHB (dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu) ve epilepside kullanılmaktadır. Stresli düşünceler veya gevşeme ile ilişkili fizyolojik değişkenlerdeki değişikliklerin farkında olunması bir edimsel koşullandırma modelinde öğrenmeyi kolaylaştırır.
KAYNAKÇA
Anthony S. David, Uygulamalı Psikofizyoloji ve Biyogeribildirim, 8 Mayıs 2014, https://link.springer.com/article/10.1007%2Fs10484-014-9246-9
CAROLYN YUCHA, PH.D. DOIL MONTGOMERY, PH.D,Evidence-Based Practice in Biofeedback and Neurofeedback, University of Nevada Las Vegas, 1-1-2008 https://neurofeedbackclinic.ca/journals/Evidence_Based_Practice_in_Biofeedback_and_Neurofeedback_2008_0_8_26_2011_9_15_24_AM_0_.pdf
Dana L. Frank, Lamees Khorsid ve ark., Ment Health Fam Med. 2010 Haz; 7 (2): 85–91., https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2939454/
M.Knox, J. Lentini ve ark. , Ment Health Fam Med. 2011 Eylül; 8 (3): 195–203., https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3314276/
Comments